15 Nisan 2009 Çarşamba

Hız Limiti

Hız Limiti

Amerika'da 22 no'lu karayolunda, devriye görevi yapan bir otoyol polisi arabasından yolu takip ederken, bir araba görmüş. Bu aracı radarla incelemiş ve minimum 50 km. ile gidilmesi gereken yolda bu aracın tam 22 km./saatle gittiğini fark etmiş. Bu araba yolu tıkıyormuş. Ve aracı durdurup sürücüyü uyarmaya karar vermiş. Ve aracın peşinden gidip aracı durdurmuş, birde ne görsün.

Aracı kullanan çok yaşlı bir teyze. Ve aracın arkasındaki koltuklarda da çok korkmuş 3 tane yaşlı teyze daha var. Polisi görünce yaşlı sürücü:
Polis bey çok mu hızlı gidiyordum? Diye endişe ile sormuş.
Polis demiş ki;
hanımefendi, hızlı değil, aksine çok yavaş gidiyorsunuz Ve bütün otoyol trafiğini etkiliyor! Radardan gördüğüm kadarıyla 22 km.hızla gidiyorsunuz.
Yaşlı teyze:
Ama, otoyolun girişinde 22 yazıyordu ve bende bu hıza uymak istedim!
Polis:
Teyzeciğim,
o 22 otoyolun numarası. Bu yolda min. 50 km hızla gitmelisiniz.

Kadın tamam, bundan sonra hızlanacağım demiş.
Polis tam kendi arabasına giderken, gözü yine arkada oturan, hiç konuşmayan ve çok korkmuş 3 yaşlı teyzeye kaymış. Ve sormaya karar vermiş sürücüye.
Teyzeciğim bir şey sorabilir miyim? Bu arkada oturan kişilerin nesi var? Çok korkmuş gözüküyorlar, sanki dillerini yutmuşlar gibi!
Kadın şöyle cevap vermiş:
valla bende anlamadım, 250 no'lu karayolundan çıktıktan beri böyleler.

14 Nisan 2009 Salı

Dini 20 Kuruşa Satmak

Dini 20 Kuruşa Satmak


Londra'daki caminin yeni imamı şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman aynı şoföre rastlıyormuş. Bir gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 "kuruş" fazla para vermiş. İmam yanlışlığı oturunca, parasını sayınca fark etmiş. Kendi kendine düşünmüş,
"20 kuruşu geri versem mi şoföre?"
... Ama içinden bir ses diyormuş ki
"Çok küçük bir para ve şoförün zaten umurunda da değil. Otobüs şirketine 20 kuruş ne fark eder?. Bu parayı Allahtan gelen bir hediye gibi... düşünebilirim"
İneceği durağa gelince, imam kalkmış ve fikrini değiştirmiş, inmeden önce şoförün yanına gitmiş, 20 kuruşu geri vermiş ve demiş ki :
"paranın üstünü fazla verdiniz!"
Şoför gülümsemiş ve demiş ki :
"Siz camiinin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır sizi ziyaret etmek istiyordum caminizde, İslam’ı öğrenmek için ve bilerek size fazla para verdim nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim."
İmam inerken nerdeyse bacaklarını hissetmiyormuş, yere yığılacakmışcasına bir direğe tutunmuş ve kendine gelmeye çalışmış, gözlerinden yaşlar dökülerek gökyüzüne bakmış ve demiş ki:
"Allah’ım az daha İslam’ı 20 kuruşa satıyordum!"

Bu ibretlik gönderi için Armağan KARS Hocama teşekürler,

3 Mart 2009 Salı

Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS)

ÖSS
(Öğrenci Seçme Sınavı)
Temel üniversite sınavına girmiş.
Her soruda yazı-tura atarak yanıtlar vermiş.
İki saat sonra öğrencilerin çoğu sınav kâğıdını verip salonu terk etmiş.
Temel hala yazı tura atıyor...
Görevli gelip başına dikilmiş:
— "Temel hepsini yazı tura attın, hala bitiremedin mi?"
Temel:
— "Hocam pir saat once piturdum!"
Görevli gözetmen öğretmen şaşkınlıkla sormuş
:
— "Eeee niçin teslim etmiyorsun cevap anahtarını öyleyse?"
Öğrenci Temel elindeki metal barayı havaya atıp, umursamazca;
— "Şimdi kontrol edeyrum da!"

1 Mart 2009 Pazar

Arapça

Arapça
Büyük bir meşrubat firmasının pazarlama temsilcilerinden biri olan Temel terfi etmiş.
Yeni görevi Ortadoğu’dan büyük bir hayal kırıklığıyla dönmüş.
Niye başarılı olamadığını soran arkadaşlarına,
— "Beni Ortadoğu’ya ilk gönderdiklerinde iki sorun vardı.
Ben Arapça bilmiyordum. Halkta da okuma yazma öyle yüksek değildi…
Bu yüzden onlara resimli reklamla ulaşmak istedim.
Kampanyada mesajı yan yana 3 resim halinde düzenledim.
Birinci resimde bir Arap Bedevisi…
Çölde kumların üstünde sürünüyor, susuzluktan kavrulmuş, ölüyor..
İkinci resimde kumlar arasında bulduğu bizim gazozu içiyor..
ve üçüncüde adam dipdiri.. Ayakta… Canlı ve neşeli…
"
Arkadaşları şaşkın;
— "Eeeeee. Harika fikir .. Anlamadılar mı?"
Temel,
— "Anladılar tabii. Sorun da bu.. Ama ben bir şeyi unuttum!"
— "Neyi unuttun?"
— "Arapçanın sağdan sola okunduğunu..!"



25 Şubat 2009 Çarşamba

Temel'in Dileği

Temel'in Dileği
Temel, çölün ortasında susuz kalır.
Susuzluk ve aşırı sıcaktan bayılmak üzereyken...
birden yarısı kuma gömülü bir lamba bulur.
— "Serap mı görüyorum? Yoksa filmlerden gördüğüm o meşhur lamba mı bu?"
derken, lambayı ovalamaya başlar. O da ne?
Birden lambadan cin çıkar:
— "Dile benden ne dilersen! Şaşırmış ve kurumuş ağzıyla yutkunur"
— "Pana su pul! Evet.. Evet .. Su pul pana! Çok su pul"
Cin el hareketiyle cam sürahi içinde, tertemiz ve buz gibi suyu sunar.
Temel sürahiyi kafasına diker, içmeye başlar.
Ama o ne içiş.. İçer, içer, içer...
İçtikçe de sürahinin kendiliğinden dolduğunu hisseder...

Çünki su hiç bitmez.
Yaklaşık 10 dakika su içtikten sonra cin artık sıkılmaya başlar:
— "Haydi kardeşim! Bizimde işimiz gücümüz var ama!
Diğer iki dileğini de söyle de gideyim...
"
Temel biraz düşünür, sonra sürahiye bakarak:
— "Evet! evet!Sen pana pundan 2 tane deha cetur da!"



24 Şubat 2009 Salı

Kutsal Su

Kutsal Su
Temel çalışmak için gittiği İtalyada koyu Katolik bir mahalleye taşınır.
Çok geçmez mahalledekiherkes ona gıcık olmaya başlar.
Katolik mezhebinde cuma günü et yenilmez, yerine balık yenir.
Lakin Temel, her cuma vur patlasın çal oynasın barbekü/mangal yapmaktadır.
Önce uyarırlar ama nafile, bir işe yaramaz. Sonra tehdit ederler.
Temel bakar ki papuç pahalıya mal olacak,
"Nasılsa kalbimi değiştiremezler"
düşüncesiyle, formaliteden Katolik olmaya karar verir.
Hemen Temel'i bir papaza götürürler.
Papaz Temel’in üzerine kutsal su serperek:
- "Müsüleman olarak doğdun, ismal üzre büyüdün, şimdi Katoliksin!"
Tören biter. Herkes rahatlar.
Katolik mahalleli görevini yapmış olmanın mutluluğuyla evlerine dönerler.
Lakin sonraki cuma tüm mahalleyi yine kebap kokusu sarar.
Mahalleli hışımla Temel’in evine koşar ve şu manzarayla karşılaşır.
Temel, mangaldaki etlerin üzerine su serperken, nakarat aynıdır;
- "İnek olarak dogdin, inek olarak büyüdin, şimdi baliksin da!"

23 Şubat 2009 Pazartesi

Temel Taksimde

Temel Taksimde
Temel tatile çıkmaya karar vermiş ve sonunda İstanbul'da hem tatil hemde akrabalarını görmek için kendi arabasıyla yola çıkmış. şehri turlamak isteyen Temel, arabası ile İstanbul - Taksim Meydanı Anıtın etrafında dönüp duruyordu. Aynı trafik polisinin önünden beşinci defa geçerken, polis de merak etti.
Temel'i durdurup sordu:
- "Bir yeri mi arıyorsunuz? Niye meydanın etrafında dönüp duruyorsunuz?"
Temel:
- "Sol sinyal takıldı da..."

22 Şubat 2009 Pazar

Otoyol Trafik Kontrol

Otoyol Trafik Kontrol
İzmir - Aydın
Otoyolu, Torbalı ilçesi civarlarında
gece nöbeti tutan trafik polisleri mesailerini tamamlamak üzereydiler.
Trafik kuralı ihlali yapan kimsenin çıkmadığı uzun bir nöbetin sonunda polisler, nihayet İzmir - Aydın istikametinde aşırı hız yapan bir aracı durdurdu.
Sürücü camı açtı.
Ruhsat ve ehliyetini uzattı.
Polis ceza makbuzunu cebinden çıkarırken keyifle gülümsedi:
— "Sizi bütün gece bekledik' Bir trafik cezası bile kesmeden dönsek amirimiz bizi nöbette uyudular sanacaktı!"
'Sürücü nasıl olsa cezamı öyle ya da böyle çekeceğim!'
rahatlığıyla, iç çekerek karşılık verdi:
— "Anlıyorum memur bey...
Elimden geldiği kadar hızlı gelmeye çalıştım ben de
."

NOT;
Polis, dakikalar süren gülmesi kesilmeyince adama eliyle git, git işareti yaptı...
Olayın gerçek olduğu yönünde rivayetler var...

21 Şubat 2009 Cumartesi

Doktor Temel Muayehanesi

Doktor Temel Muayehanesi
Cimriliği ile tanınan İdris,uykusuzluktan dertlidir.
Doktor olan arkadaşı Temelin Muayenehanesine gider.
Başlar uykusuzluğundan dert yanmaya:
— "Temel gecelerü nereye yatırsam uyuyameyrum da!
Başim ağriyor. Pen hançi terafa yatsam aceba da!?
"
Doktor Temel kurnazca güldüten sonra:
— "Penum vizutemun üstüne yatma da,
haçan ne terafa yatarisan yat daaa!
"



20 Şubat 2009 Cuma

Kayserili Kuaför


Kayserili Kuaför
Kuaför olan Kayserili Ragıp, arkadaşı Sakıp'a dert yanarmış!
— "Yaren, ben hergün saçlarını yaptırmağa gelen Emine'ye aşık oldum!"
Sakıp:
— "Ee o zaman aşkını ilan et ve evlenme teklif et!"
Ragıp:
— "Tamam, edeyim. Ama korkuyorum!"
Sakıp:
— "Evlenmekten mi korkuyorsun?"
Ragıp:
— "Yok evlenirsek saçlarını bedava yapmaktan korkuyorum!"



19 Şubat 2009 Perşembe

İpotlu Temel

İpotlu Temel
Temel, kulağında walkman berbere girer.
Koltuğuna oturmasına yardımcı olan berber:
— "Kulaklığınızı çıkartırsanız daha rahat traş olursunuz Temel emice"
Temel:
— "Olmazzz. Sakın ha uşağum! Bu ölüm kalım meselesidur da!! Çikaramam!"
Berber Şaşırır ama,
— "Ne yapalım! Velinimetimsin, haklısın" diyerek traşa başlar.
Berber bir ara bakar Temel uyuyor.
Nasıl olsa uyuyor daha rahat traş ederim deyip kulaklığı çıkarır.
Traş biter ama Temelden hiç ses seda yok.
Uyandırmaya çalışır, tık yok..
Temel, traş sırasında rahmetli olmuştur.
Berber :
— "Tüh! Olan oldu! Adam öldü.
Acaba kulaklıkta ne çalıyordu? Ölüm kalım meselesi ne?!
"
diyerek merakını yenemez, kulaklığı takar kulağına..
Kulaklıkta kaydedilmiş bir insan sesi:
— "Nefes al. Nefes ver. Nefes al. Nefes ver. Nefes al…"

18 Şubat 2009 Çarşamba

Konyalı Kamyoncu

Konyalı Kamyon Şoförü
Konyalı Ağır Nakliyat Kamyon Sürücüsü,

'Dikkat, Alçak Köprü'
ikaz levhasını fark ettiğinde iş işten çoktan geçmişti.
Olanca hızıyla Körfez - Gebze gişeleri yakınlarında,
bir üst köprüye bindirdi ve orada sıkıştı kaldı.
Arkasında kilometrelerce araç kuyruğu oluştuktan
sonra trafik/kurtarma ekibi nihayet geldi.
Kurtarıcı işine başlarken,
polislerin gözü sıkışmış kamyonda,
Konyalı sürücüsünün yanına geldi.
Söze girmiş olmak için sordu:
— "Köprüye sıkıştınız, he?"
Konyalı canı burnunda homurdandı:
— "Yoooo!! Köprü taşıyordum, mazotum bitti..!"

17 Şubat 2009 Salı

Karadeniz Şivesi

Karadeniz Şivesi
İstanbul Büyükşehir Belediyesine İEET'ye şoför alınacakmış.
İşe alınanlar içinde hiç Karadenizli’nin olmaması dikkat çekmiş.
Temel'in ihbarı üzerine,
Gazeteciler, yetkililere nedeni sorulunca:
— "Bizim otobüsler kalabalık olur. 'Sıkışın' diye bağırmak gerekir"
— "Eeee ne olmuş?"
— "İstanbul Lehçesi ile söyleyen bir Karadeniz’li bulamadık!"
— "Ne var bunda?"
— "Sen hiç Karadeniz Şivesiyle 'sıkışın' diyeni duymadın galiba!?"

16 Şubat 2009 Pazartesi

Öpmezsen - Ötersin

Öpmezsen - Ötersin
İstanbul - Ataşehir delikanlısı, sevgilisini akşam eve bırakır.
Evin önünde masum bir fısıltıyla, bir elini duvara dayayarak, sorar:
- "Gitmeden seni hiç olmazsa elindeki çiçeğin hatrına,
yanağından öpebilir miyim?
"
Kız:
- "Deli misin evin önünde annemler görür, sonra!"
Erkek:
- "Ne olacak canım, bu saatte kim görecek, ne olur!
Hem sana hediyede alırım.
Hemd seni çok seviyorum.
"
Kız:
- "Ben de seni ama böyle uluorta yerde olmaaaz!"
Erkeğin ısrarı sürerken bir den merdivenlerin ışığı yanar ve kızın küçük kız kardeşi belirir.
Küçük kız:
- "Babam diyor ki; 'öpecekse öpsün, öptürecekse öptürsün!'
Yoksa kendisi gelecek ikinizide öttürecekmiş.
Ayrıca babam,
'o salağa söyle elini apartmanın diafon düğmesinden çeksin.
" dedi.

15 Şubat 2009 Pazar

Avukat Temel

MÜEBBET
Zamanın en büyük Mayfa Babası çok ağır bir suçtan yargılanmaktadır ve idami istenmektedir. Avukatlarının içinde en yetkili olarak Temel de vardır. Mafyanın adamları mahkemeden önce Temel'i bir kenara çekerler ve şöyle derler:
- "Temel ne yap et, Babanın idam kararını müebbete çevir; yoksa bu senin ve ailenin sonun olur!" derler.
Temel'in içine korku düşmüştür:
- "Acep ne yapsam da bu adamı kurtarsam?" diye düşünür. Dava başlar günlerce devam eder ve nihayet Yargı üyeleri karar vermek üzere odalarına geçerler. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra Mahkeme Başkanı geri gelir ve kararını okur:
- "Müebbet Hapis!" derler. Bunu duyan Babanın adamları, ne yapacaklarını şaşırırlar; doğru Temel'e gidip:
- "Aferim sana Temel, şimdi gözümüze girdin. Güzelde Babayı idamdan nasıl kurtardın?"
Temel:
- "Sormayın bre uşaklar! mahkeme Heyeti, 'Beraat Beraat' diye tutturdu! Müebbete çevirtene kadar aklan karayı seçtim!"

14 Şubat 2009 Cumartesi

Sevgilinin Rüyyası

Sevgilinin Rüyyası

14 Şubat Sevgililer Günü sabahı Nişantaşı kadını uyanır uyanmaz;
— "Kocacığım! Rüyamda ne gördüm biliyor musun?
— "Ne?"
— "Sen akşam eve elinde çok güzel bir paket hediyeyle geliyorsun…
"
— "Eeeee..."
— "Ben de paketi heyecan içinde açıyorum ve içinden ne çıkıyor biliyor musun?"
— "Eeeee!!!"
— "Çevresi küçük elmaslarla süslenmiş! Altınlarla bezeli şık bir kolye, ortasında kocaman bir inci..!"
— "Eeeeeeee!!!!"
— "Sence bunun anlamı ne olabilir?
"
Adam gülümser:
— "Bu akşam öğrenirsin sevgilim!" der.
Akşam olur adam elinde güzel bir paketle eve gelir...
Kadın gözlerine inanamaz, çok heyecanlanır:
- "Kocacığım sen bir harikasın..!"
Kadın paketi aceleyle açar.
Kutunun içinden bir kitap çıkar.
Üzerinde Şu Yazıyordur;

RESİMLİ RÜYA TABİRLERİ


13 Şubat 2009 Cuma

Sevgililer Günü

Sevgililer Günü

İstanbullu, bir genç "Sevgililer Günü" için sevgilisine süpriz yapmak ister.
Bir çiçek hediye almak için Bakırköyde bir çiçekçiye girer.
Orada duran kırmızı gülleri göstererek fiyatını sorar.
Çiçekçi Çingene kızı;
- "Abe bir kırmızı gül onmilyon efendim" der.
Genç şaşırır ve;
- "Uffff!!!"
Daha sonra genç belki fiyatı uygundur diye düşünerek, köşedeki beyaz orkideleri göstererek,
- "Bunlar ne kadar..?"
Çiçek satıcıssı Çingene kız üzgün cevap verir;
- "Onlar iki kere uffff!!!"

12 Şubat 2009 Perşembe

Sevgili Yok! Gül Neylesin...


SEVGİLİM YOK, GÜLÜM VAR!

Fıkra gibi olay. Komik Promosyon!
Konya'da bir çiçekçi,
14 Şubat'ta sevgilisi olmayanlara ücretsiz kırmızı gül dağıttı.
Gülü kapıp sevgilisine hediye eden açıkgözler oldu mu?
Bu sorunun cevabı bilinmiyor!!!

11 Şubat 2009 Çarşamba

Kayseriliyim Yetmezmi?

Kayseriliyim Yetmezmi?

Askerde komutan usta birliğine yeni gelmiş erlere,
"okuma - yazma ve hesap - kitaptan anlayanlar bir adım öne çıkmasın"
istemişti. Askeri Kantine eleman seçilecekmiş.
Ortaya fırlayan bir tanesinden şüphelenmiş.
Yaklaşıp, tekrar sorunca, asker:
- "Okumam yazmam yok, ama Kayseriliyim!"

10 Şubat 2009 Salı

Beni Bayburt'a Faksla


Beni Bayburt'a Faxla
Erzurumda iş için bulunan, Bayburtlu'nun acil olarak Bayburt'a gitmesi gerekiyormuş. Otobüsü kaçırınca Bayburt'a nasıl giderim diye Erzurum merkez çarşısı, Ulu Camii çevresinde dolana dolana, kara kara düşünüyormuş. Birden gözü bir kırtasiye dükkanın camına takılmış.
"itina ile faks çekilir"
yazısını görünce içeri dalmış. Gümüşhaneli kırtasiyeci bunun Bayburtlu ve sıkıntılı olduğunu görünce ;
-"Buyrun beyefendi nasıl yardımcı olabilirim?" diye sormuş.
Bayburtlu;
-"Emi emi acilen bayburta gitem lazım. Beni fakslayabilirmisin?" demiş.
Gümüşhaneli,
-"Ne demek hemşerim sen Bayburtlu olacaksında ben seni fakslamayacağım öylemi? Otur şu sandalyeye!!" Bayburtlu dünden razı . Oturmuş. Bu arada Gümüşhaneli eketrik pirizine fiş takmış çıplak kablo uçlarını Bayburtlunun eline tutuşturmuş. Tabii 250 voltluk şebekeden elektiriği alınca Bayburtlu bir yandan titremeye biryandan da hareketten dolayı terlemeye başlamış. Canı yanan Bayburtlu;
-"Emi şu an nerdeyiz?" diye sormuş.
Gümüşhaneli;
-"Erzincan dağını geçiyoruz!!!" demiş.
İyice canı yanan, erkekliğide toz kondurmak istemeyen Bayburtlu;
-"Saol Emi beni burada indir buradan oyanı dolmuşla giderim!"

9 Şubat 2009 Pazartesi

Jokey ve Atlar

Temel ile Dursun iki tane at almışlar. Fakat devamlı karıştırıyorlarmış. Hangisi kimin atı belli değil. O yüzden;
Temel'in aklına parlak bir fikir gelmiş ve atın bir tanesinin kuyruğunu kesmiş.
Dursun da ona inat diğer atın kuyruğunu kesmiş.
Temel bu sefer atın bir tanesine boya ile işaret koymuş.
Dursun da ona inat aynı yere aynı boya ile diğer ata işaret koymuş.
Bakmış ki böyle de olmuyor.
Temel Dursun'a:
- "Ha Tursun bak bu böyle olmayacak.. En iyisi beyaz at benimki, siyah at da seninki olsun.."

8 Şubat 2009 Pazar

Kayserili Vasiyeti

Kayserili Vasiyeti

Kayserili zengin tüccar, ölüm döşeğindeymiş.
"Vasiyetim Var"
diyerek oğullarını kızlarını başına topladıktan sonra öğüt vermiş:
- "Evlatlarım, size son sözüm:
'Devlet çalgı, siz cengi...'
Ayak uydurmaya bakın!
"

7 Şubat 2009 Cumartesi

Buruna Yazık

Buruna Yazık
Uluslararası Uzun Burun Yarışması'nda 8.8 santimlik burnuyla 1. olan ve Guinness Rekorlar Kitabı'na giren Artvinli Mehmet Özyürek
Temel satılık papağanları inceliyormuş.
Pahalı, cins, uzun, büyük ve kıvrık burunlarıyla ünlü ve papağanın önünde durmuş:
- "Abi bunlar neyce konuşuyor?"
- "İngilizce, Fransızca, Almanca"
- "Kaç paradır?"
- "Bir milyar"
- "Lazca biliyo mu?"
- "Bilmiyo!"
Temel papağanın burnunu okşamış;
- "Bu burunla yazık!"

6 Şubat 2009 Cuma

Antepli Kebabçının Reklam Broşürü

Antepli Kebabçının Reklam Broşürü
Antepli Kebabpçının Reklam Broşüründen harfi harfine aktarılmıştır. ....
Diyet, perhiz, rejim gibi faaliyetler hedefte Türk delikanlılarının ve genelde de Türk milletinin devamını engellemek için dış mihraklar tarafından gündeme getirilmiş şuurlu bir düzmecedir.
Gaye, eskiden bir koyunu, bir oturuşta götüren dev gibi babayiğit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra bebeğini kundaklayıp, elde orak tarlada çalışmaya devam eden Türk kadınlarını; kalori hesaplayan, hapşırınca yatağa giren, fitness ve aerobik yapan çıtkırıldım tiplere dönüştürmek ve Türkleri Çinliler, Japonlar gibi sıska, zayıf ve sağlıksız bir millet haline getirmektir. İcabi halinde 240 kiloluk top mermisini tek başına namluya süren bir babayiğidin, (Seyit Onbaşı Çanakkale) kalori hesaplayan, yoğurtlu kebabı reddeden bir züppe haline getirilmesinden daha büyük bir soykırım olabilir mi? İç yağının, kuyruk yağlarının, anamızın Vita yağının kolestrol yaptığı palavradır.

Kolestrol,
kebapları yedikten sonra iki şise soda içerek ayarlanabilecek bir gaz durumudur. Sakın bu oyuna düşmeyin.

Feminizm,
kadın hakları, çevre şuuru ve eşitlik adı altında Türk kızlarının akılları çelinerek, yemek yapmayı bilmeyen, bizim istikbalimiz olan yavrularını, abuk subuk yiyeceklerle yetiştirecek, damak zevki gelişmemiş, sunta kılıklı diyet bisküvilerini yiyecek sanan bir hale getirmişlerdir. Ayrıca kör olası dış mihraklar, bu kızlarımıza kebap, soğan, çiğ köfte vb. Lezzetleri yiyen, bardak bardak şalgam suyu içen yiğitlerimize hanzo-kıro gibi sıfatlar takmayı öğretmişlerdir.

Ayrıca son yıllarda moda gibi gösterilmeye çalışılan Çin Mutfağı diye birşey yoktur. Bu sözde mutfak, acaip zerzevat ile acaip mahlukatın, wog adı verilen bir tencerede yarı pişmiş yarı çiğ olarak hazırlanıp insanlara eziyet olsun diye sopalarla yenmesinden ibaret bir hokkabazlıktır. Sakın kanmayın, sakın yemeyin. Helal değildir!!!

SİZ KEBAP, CİĞER KAVURMA,NOHUTLU DÜRÜM, BEYRAN VE MİS GİBİ FISTIKLI BAKLAVA YEYİN.
Unutmayın su uyur, düşman uyumaz! :)

Not: Bu iletiyi bana göndererek, sizlerle paylaşmamıza vesile olan sevgili dostum Nedim Kangal 'a (ağa) teşekürler.

5 Şubat 2009 Perşembe

Beni Bayburt'a Faxla

Beni Bayburt'a Faxla
Erzurumda bir iş için bulunan, Bayburtlu nun acil olarak memlekete gitmesi gerekiyormuş. Otobüsü kaçırınca, Bayburta nasıl giderim diye Erzurum Ulu Camii çevresinde dolana dolana, kara kara düşünüyormuş. Birden gözü bir Kırtasiye dükkanının camına takılmış.
" itina ile faks çekilir"
yazısını görünce içeri dalmış. Gümüşhaneli olan dükkan sahibi hemen tanıdığı, Bayburtluyu sıkıntılı görünce ;
-"Buyrun beyefendi nasıl yardımcı olabilirim?" diye sormuş.
Bayburtlu;
-"Emi emi acilen Bayburta gitem lazım. Beni fakslayabilirmisen?" demiş. Gümüşhaneli,
-"Ne demek hemşerim sen Bayburtlu olacaksında ben seni fakslamayacağım öylemi? Otur şu sandalyeye!" Bayburtlu dünden razı. Oturmuş. Bu arada Gümüşhaneli pirize fişi takmış çıplak kablo uclarını Bayburtlunun eline tutuşturmuş. Tabii 250 voltluk şebekeden elektiriği alınca Bayburtlu bir yandan titremeye bir yandan da hareketten dolayı terlemeye başlamış. Canı yanan Bayburtlu;
-"Emi şu an nerdeyiz?" diye sormuş.
Gümüşhaneli;
-"Erzincan dağını geçiyoruz!" demiş.
İyice canı yanan erkekliğede toz kondurmak istemiyen Bayburtlu;
-"Saol Emi beni burada indir buradan oyanı dolmuşla giderim"

4 Şubat 2009 Çarşamba


Keskin Nişancı

Bosna'da tam savaş zamanıdır. Saraybosnada dört bir yanda Çetnik (Silahlı Sırp faşistleri - katilleri) keskin nişancıları vardır. Herkes saklanacak bir yer aramaktadır. Bunlardan biride Fazliç'dir. Çocuğunu karısını almış kaçarken can dostu Mehmeda'yı görür. Fakat Mehmeda sanki savaştan habersizmiş gibi salıncağın birine oturmuş keyifli keyifli sallanmaktadır. Fazliç dayanamaz ve sorar;
-"Mehmeda Napiyosun bak keskin nişancılar ateşe başladı. Şimdi salıncak sallanmanın sırası mı? Hadi kaç kurtar kendini!"
Mehmeda'dan gelen cevap şudur:
-"Ne sallanması Fazliç ben sallanmıyorum. Bana hedef almiş olan keskin nişancının hedefini bozmaya çalışıyorum."

3 Şubat 2009 Salı

Sigorta Parası

Sigorta Parası

Sigorta parasıyla geziye çıkınca Fabrikalarını bir yangında yitiren Temel, sigortadan aldığı ziyan parayla Ege Denizinden Mavi Yolculuğana (gemi) çıkar.
Lüks yatta güvertede güneşlenirken yanındaki Amerikalı ile sohbet etmeye başlar. Bir süre Avusturalyada çalıştığından az ingilizce konuşmayı bilmektedir. Fabrikasının yandığını, sigorta tazminatıyla tatile çıktığını, olayı anlatır.
Amerikalı'ın da büyük imalat atölyesini bir hortumda, tropik fırtına sırasında kaybettiğini ve sigortadan aldığı yüklü para ile yolculuğa çıktığını öğrenince merakla sorar;
-"Ya hele bi anlat şu kasırgayı nasıl çıkardın..?


2 Şubat 2009 Pazartesi

No Panik

No Panik

İstanbul'dan bir gazeteci, yazı dizisi hazırlamak için Diyarbakır'a gelir. Suriçinde tarihi turistik bir lokantaya oturur, garsonu çağırır. Bir acılı Adana ister.
Garson,
-"Başım gözüm üstüne Abe" der...
ve döner ocaktaki ustaya,
-"Yap Abeme bi isotli" diye bagirir.
Müşteri bir an durur,
-"Garson Bey! Acılı istedim, isot nedir bilmem, ondan degil"
Garson, müşterinin bu cehaletini yüzüne vurmak istemeyen vakur bir tavırla, önce müşterisini şöyle bir süzer, sonra başını eğerek havalı havalı konuşur,
-"Kontrol edesen, temam, no panic, ayni pohtir Abe, merak etmeyesen"

1 Şubat 2009 Pazar


Tüketici Mahkemesi


Temel ile Dursun promosyonlu meşrubat alırlar. Meşrubatı açan Temel hemen kapağa bakar:
"Tekrar Deneyiniz"
Kapağı kapatıp yeniden açar ve okur:
- "Tekrar deneyin." tekrar tekrar denemesine rağmen sonuçun değişmediğini görüp sesli sesli söylenirken yoldan geçen biri,
- "Kardeş öyle kapatıp, açmakla olmaz yeni bir tane alacan..!" temel gidip, yeni bir şişe alır gene aynı yazı "Tekrar Deneyiniz" sonra bir tane daha...
En sonunda sinirlenen Temel:
- "Ula Tursun. Ha punlar pizi kandıriy! İki saattir deneyrum hala pi şey çıkmadi. Ha bunlari Tüketici mahkemesine verelum..!"

31 Ocak 2009 Cumartesi


Cehennemin Tapusu

Kayserili, Papa'nın cennetten yer sattığını işitince doğru Vatikan'a gitmiş. Papa'ya:
- "Bazı Müslümanlar cehennemlik olduğu için! cehennemin tapusuyla anahtarını şimdiden almak istiyorum!"
Uzun pazarlıklardan sonra istediği fermanı ve anahtarı elde etmiş. Bunun üzerine zengin Hristiyanlara yönelik bir reklam kampanyasına girişmiş:
- "Cehennemin tapusu ve anahtarı bende. Cehenneme girmek istemeyenler, benden belge alabilirler. Cennet arsalarının yarı parasına..!"
Kayserilinin elindeki fermanı gören Hristiyanlar, cehenneme kabul edilmeyeceklerine ilişkin belge satın almaya başlamışlar. Cennet müşterileri azalınca, Papa Kayseriliyi çağırtmış:
- "Al şu verdiğin parayı, ver cehennemin tapusuyla anahtarını!"
Kayserili:
- "Ben cehennemi sattım, demiş. Geri almak için çok para gerekli!"
- "Ne kadar?"
- "Heybenin iki gözü dolusu altın."
Papa, çaresizlik içinde ellerini iki yana açtıktan sonra buyruğu vermiş:
- "Doldurun bu Kayserilinin heybesini altınla!"

30 Ocak 2009 Cuma


Çaycı Temel

Temel Trabzonda ticari bir işhanında çay ocağı işletmektedir.
Üst kattaki işyerlerinden biri seslenir:
- "Temel efendi, dört çay yap. Biri açık olsun."
Çaycı Temel cevap verir:
- "Abi, hangisi açık olsun?!"

29 Ocak 2009 Perşembe

Erzurumlu Yolçi


Yolçi


Erzurum Dadaş şehirlerarası otobüs yolculuğu yaparken mola yerinde otobüsünü şaşırmıştı.
"Erzurum'a gitmekte olan yolcularımız. Mola süreniz dolmuştur. Lütfen hemen araçlarınızdaki yerinizi alınız"
Anonsunu duyunca kalkmakta olan otobüsten birisinin içerisine dalıp tüm yolculara seslenmiş:
-"Dadaşlar! hele gardaşlar, bir bahin ben bu otobusun yolçusu miyam?"



28 Ocak 2009 Çarşamba

Kafamız Şişti


Kafamız Şişti


İzmir - Trabzon Şehirlerarası yolculuk sırasında, hemen şoförün arkasında oturan Temel, şoföre seslenmiş:
- "Kaptan, haçan sekiz saattur yol aliyruk, habu teyp da devamli çalayi. Kafamuz şişti da..."
Şoför nazik:
- "İsterseniz kapatabilirim Bayfendi?"
Temel'den tam beklenen bir başka öneri gelmiş:
- "Yok kapatma... Bi boş kaset koysan da kafamuzi dinlesek..."


27 Ocak 2009 Salı

Kayserili’ye Göre Kastamonu


Kayserili’ye Göre Kastamonu


Bölük komutanı "Ali Okulu"nu denetliyordu.
Karadenizli Tosyalı Hasan'a sordu:
- "Oğlum, dünya kaç parçadır?"
- "Beş parçadir komutanim."
- "Say bakalım..!"
- "Avrupa, Asya, Amasya, Tosya, Okyanusya!"
Komutan sıradaki diğer askere,
- "Sen nerelisin?" diye sordu;
- "Gayseriliyim, komutanım."
- "Şu haritada Kayseri'yi göster bakalım?"
Kayserili eliyle Kastamonu'yu işaret edince Komutan,
- "Oğlum, orası Kastamonu!"
Kayserili asker pişkin pişikin cevap verdi;
- "Ne olakü gomutanım? Kayseri'nin bir mahallesi sayılır..!"


26 Ocak 2009 Pazartesi

Karadenizli Papağan


Karadenizli Papağan

Temel omzuna papağanını almış eczaneden aspirin almaya gitmiş. Eczanenin kapısından girip tam aspirin isteyecekken papağanı Temel'den önce davranıp:
- "Bir kutu aspirin, bir kutu aspirin" demiş.
Eczacı şaşkınlık içinde aspirini Temel'e uzatmış. Temel tam fıyatını soracakken papağan yine erken davranmış;
- "Kaç para, kaç para?" diye sormuş.
Şaşkınlığı iyice artan eczacı aspirinin fiyatını söylemiş. Temel ödemeyi yapmış, eczaneden çıkmak üzere arkasını dönmüş ve kapıya yönelmiş.
Eczacı dayanamaz Temel'e seslenmiş:
- "Bir dakika bakar mısın?"
Temel omzundaki papağanla eczacıya dönmüş ve eczacı sormuş:
- "Nereden buldun bu zeki şeyi?"
Papağan yine önce davranıp;
- "Karadenizin doğusundan, doğu karadenizden!"

25 Ocak 2009 Pazar

Hasta Kayserili, Doktorda...



Hasta Kayserili, Doktorda...



Doktor, muayenehanesine şöyle bir fiyat tarifesi asmıştı;



-ilk kez gelen hastanın muhayene ücreti 50 bin,
-Sonraki muayenelerde ve ikinci gelişlerde 30 bin lira alınır.



Bunu öğrenen uyanık Kayserili, muayeneye ilk gidişinde:
- "İşte yine geldim doktor bey!" dedi.
Doktor soyunmasını söyledi. Muayene etti, ücretini aldı ve şöyle dedi:
- "Sağlığınız düzeliyor. Aynı ilaçları kullanmaya devam edin!"



24 Ocak 2009 Cumartesi

Trabzon ve Rizeli İmamlar


Trabzon ve Rizeli İmamlar


Trabzonlu imamlarla, Rizeli imamlar futboll turnuvası düzenleyip maç yaparlarmış; ama her defasında Rizeli imamlar yenerlermiş. Trabzonun takım kaptanı Temel Hoca demiş ki;
-"Uşaklar bu böyle gitmez, bizim Trabzonsporlu Hami'yi takıma alalım, diyelim ki bu bizim merkez caminin yeni hocasidur"
Diğerleri de kabul etmişler ve maça gitmisler Rize'ye. Dönüşte takım kaptanı Temel Hoca'ya sormuşlar,
-"Maç ne oldi?" diye...
Temel Hoca cevap vermiş,
-"2-1 yenildik" demiş. Bunlar kendilerinden ve galibiyetlerinden emin,
-"Peki golleri kim attı?" diye sormuşlar;
Temel,
-"Bizim golü Hami Hoca attı; onların golleri de Del Pierro Hoca ile Roberto Carlos Hoca attı.."

23 Ocak 2009 Cuma


Temel’in İngilizcesi


Temel Çımacı olmuş, ilk kez yurt dışına gitmişti. Gemi Liverpool Limanı'na yanaşırken, halatı rıhtıma atmadan iskeledeki İngiliz'e bağırdı:
-"Tut şu halatı!"
İngiliz bir şey anlamadığı için,
-"What (ne)?" der
Temel yine bağırdı:
-"Tut şu halatı! Diyoz Kardeşim"
İngiliz'de gene hareket yok! "What?" diyor sadece...
Temel ortaokuldaki ingilizcesi ile bağırır;
-"Do you speak English? (ingilizce biliyormusun?)"
ingiliz bu sefer heyecanla cevap verir,
- "Yes.. Yes.."
Temel öfkeyle bağırdı:
-"Ne diyoz lan sabah beri? O zaman tut şu halatı..!"

22 Ocak 2009 Perşembe

Kayserili Takside


Kayserili Takside

Kayserili'nin bindiği taksinin yokuşta frenleri patlamış, araba müthiş bir hızla aşağıya doğru iniyor. Kayserili müşteri bağırıyor:
-"Durdursana kardeşim şu arabayı!"
Şoför panik içinde:
-"Durduramıyorum! Frenler patladı!"

Kayserili:
-"Bari taksimetreyi kapat!"

21 Ocak 2009 Çarşamba

Mabushane


Mabushane


Erzurumlunun biri adam yaralamaktan içeri girmiş arkadaşı buna teslim olmadan önce öğüt vermiş;
-"Maphusa girince kapıyı tekmele ve 4 leşim var. diye bağır"

-"Niyeku oğlim?"
-"Senden korksunlar..!" demiş bununda aklına yatmış tabi bizimki Sivas Cezaevine düşmüş ve koğuşunu belirlemişler gardiyan içeri sokacağı sırada kapıya bir asılmış tekmeyle,
-"Ulennnn yedi leşim var! Gan gokiremmm gan."diye bağırmış koğuşun ağasıda yarma gibi gelmiş önüne dikilmiş,
-"Ne gokiysen ne gokiysen?"
Erzurumlu korkudan ne yapcağını şaşırmış;
-"Heç şeyy abiii gelirken lagıma düştüm bog gokirem!"

20 Ocak 2009 Salı

Hasta Temel


Hasta Temel

Temel bir gün her yerindeki ağrılardan şikayetle hastaneye doktora gitmiş, demiş ki:
-"Doktor bey parmağımı karnıma bastırıyorum acıyor, omzuma bastırıyorum acıyor, kalbime bastırıyorum acıyor, kafama bastırıyorum acıyor, gözüme bastırıyorum gözüm acıyor..."
Doktor çok şaşırmış. Temel'e yapılabilecek bütün tahliller yapılmış ama bir şey çıkmamış. En sonunda anlaşılmış ve teşhis konulmuş;

"Temel'in parmağı kırık..."

19 Ocak 2009 Pazartesi

Yüzme Bilgisi


Yüzme Bilgisi
Diyarbakırlı Şehmuz ölmüş. Öteki dünyada görevliler listeye bakmış ve Şehmus'a:
-"Ya, senin adın listede yok sen bugün ölmeyecektin yanlışlıkla ölmüşsün. Seni tekrar dünyaya göndereceğiz. Ama kurallara gore insan olarak gönderilemezsin. Ancak istediğin bir hayvan olarak dünyaya gönderileceksin. Ne olmak istersin?"
Şehmus biraz düşündükten sonra:
-"Yunus balığı olayım. Zira Diyarbakır antik surlarını ilk Yunus Peygamber yapmış. O yüzden Yunus Balığı şeklindedir. Hemde benim en sevdiğim balıktır", demiş.
Ve anında yunus balığı olarak dünyaya ışınlanmış. Aradan 3 dakika geçmeden Şehmus tekrar öteki dünyaya dönmüş. Görevli sormuş:
-"Ne oldu ya? Biz seni şimdi gönderdik niye geldin?"
Şehmus masum bir şekilde cevaplamış:
-"Yüzme bilmiyordum, boğuldum!"

18 Ocak 2009 Pazar

Amerikan Tuvaleti


Amerikan Tuvaleti

Temel Dallas'taki kuzeni Dursun'u görmeye gitmiş. Dursun Temel'i havaalanında karşılamış. Beraberce dışarı çıkmışlar. Temel bir bakmış 10 metre boyunda bir limuzin!
-"Uyyy, amma da büyük bu, daa!" demiş.
Dursun hafifçe gülmüş;
-"Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!"
Yola çıkmışlar, Dursun'un çiftliğinin kapısından içeri girmişler. Git git bir türlü eve varmıyorlar. Temel şaşkınlık içinde:
-"Uyy, amma da büyük çiftlik daaa!" demiş.
Dursun gene hafifçe gülmüş.
-"Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!"
Neyse, akşam olmuş, yemek salonuna geçmisler. Salonun ortasında kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel Dursun'u taa uzaktan bağırarak konuşuyorlar. Temel,
-"Uyy! Amma büyük masa, daa!" diye bağırmış.
Dursun'un sesi gelmiş,
-"Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!"
Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmiş. Dursun:
-"Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapı" diye tarif etmiş. Temel alt kata inmiş ama sol yerine sağdan üçüncü kapıya girmiş. Orası evin havuzunun olduğu yermiş. Heryer karanlık olduğu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düşmüş. Can havliyle bağırmaya başlamış;
-"Asla Sifonu çekmeyiiin! Sakın Sifonu çekmeyiiin!"

17 Ocak 2009 Cumartesi

İlkokulda Kayserili Matematiği


İlkokulda Kayserili Matematiği

Kayseri ilköğretimine yeni tayin olan çiçeği burnunda öğretmen sınıftaki çocuklara basit sorular sorup çocuklara ısınmaya ve onları derse adepte etmeye çalışıyormuş.
Birkaç öğrenciye sorduktan sonra babası büyük tüccar olan küçük Kayserili'ye sıra gelmiş,
-"Söyle bakalım Ragıp, 'iki kere iki kaç eder?' sonuç ne?"
Ragıp, düşünmüş, düşünmüş, ve sonra bomba cevabını vermiş;
-"Tamamda öğretmenim bunu; alaceez mi? yoksa satacaz mı? Onu dimediniz!"

16 Ocak 2009 Cuma

Bayburtlu Saati


Bayburtlu Saati

Bayburt iş imkanları kısıtlı bir şehrimiz olduğundan insanı memleketini para kazanmak maksatlı süreli veya süresiz bir miktar terk eder. Memlekette hatun onu bekler. Bey efendimiz geldiği andan itibaren hane halkı tarafından o gün bayram ilan edilir.
Yine böyle bir gün, yine böyle gurbetten, çalışmaktan Bayburt'a evine eri dönen bir hanenin önünde cereyan eden olay şöyledir;
Hanenin hatun kişisi, kocasının gurbetten getirdiği kol saatini kolunu gere gere taşımaktadır. Bir yandan da bahçeye yıkadığı çamaşırları asar. Yeni saati gören komşusu hatuna sorar;

-"Koyşu hele deyver saati kaç oldi?" diye sorar.
Saatin rakamlarından çok görüntüsü ile ilgilenen, ümmi (okuma yazma bilmeyen) dişi kuş ise şöyle karşılık verir;

- "Guşluği beş geçir..!"