25 Şubat 2009 Çarşamba

Temel'in Dileği

Temel'in Dileği
Temel, çölün ortasında susuz kalır.
Susuzluk ve aşırı sıcaktan bayılmak üzereyken...
birden yarısı kuma gömülü bir lamba bulur.
— "Serap mı görüyorum? Yoksa filmlerden gördüğüm o meşhur lamba mı bu?"
derken, lambayı ovalamaya başlar. O da ne?
Birden lambadan cin çıkar:
— "Dile benden ne dilersen! Şaşırmış ve kurumuş ağzıyla yutkunur"
— "Pana su pul! Evet.. Evet .. Su pul pana! Çok su pul"
Cin el hareketiyle cam sürahi içinde, tertemiz ve buz gibi suyu sunar.
Temel sürahiyi kafasına diker, içmeye başlar.
Ama o ne içiş.. İçer, içer, içer...
İçtikçe de sürahinin kendiliğinden dolduğunu hisseder...

Çünki su hiç bitmez.
Yaklaşık 10 dakika su içtikten sonra cin artık sıkılmaya başlar:
— "Haydi kardeşim! Bizimde işimiz gücümüz var ama!
Diğer iki dileğini de söyle de gideyim...
"
Temel biraz düşünür, sonra sürahiye bakarak:
— "Evet! evet!Sen pana pundan 2 tane deha cetur da!"



24 Şubat 2009 Salı

Kutsal Su

Kutsal Su
Temel çalışmak için gittiği İtalyada koyu Katolik bir mahalleye taşınır.
Çok geçmez mahalledekiherkes ona gıcık olmaya başlar.
Katolik mezhebinde cuma günü et yenilmez, yerine balık yenir.
Lakin Temel, her cuma vur patlasın çal oynasın barbekü/mangal yapmaktadır.
Önce uyarırlar ama nafile, bir işe yaramaz. Sonra tehdit ederler.
Temel bakar ki papuç pahalıya mal olacak,
"Nasılsa kalbimi değiştiremezler"
düşüncesiyle, formaliteden Katolik olmaya karar verir.
Hemen Temel'i bir papaza götürürler.
Papaz Temel’in üzerine kutsal su serperek:
- "Müsüleman olarak doğdun, ismal üzre büyüdün, şimdi Katoliksin!"
Tören biter. Herkes rahatlar.
Katolik mahalleli görevini yapmış olmanın mutluluğuyla evlerine dönerler.
Lakin sonraki cuma tüm mahalleyi yine kebap kokusu sarar.
Mahalleli hışımla Temel’in evine koşar ve şu manzarayla karşılaşır.
Temel, mangaldaki etlerin üzerine su serperken, nakarat aynıdır;
- "İnek olarak dogdin, inek olarak büyüdin, şimdi baliksin da!"

23 Şubat 2009 Pazartesi

Temel Taksimde

Temel Taksimde
Temel tatile çıkmaya karar vermiş ve sonunda İstanbul'da hem tatil hemde akrabalarını görmek için kendi arabasıyla yola çıkmış. şehri turlamak isteyen Temel, arabası ile İstanbul - Taksim Meydanı Anıtın etrafında dönüp duruyordu. Aynı trafik polisinin önünden beşinci defa geçerken, polis de merak etti.
Temel'i durdurup sordu:
- "Bir yeri mi arıyorsunuz? Niye meydanın etrafında dönüp duruyorsunuz?"
Temel:
- "Sol sinyal takıldı da..."

22 Şubat 2009 Pazar

Otoyol Trafik Kontrol

Otoyol Trafik Kontrol
İzmir - Aydın
Otoyolu, Torbalı ilçesi civarlarında
gece nöbeti tutan trafik polisleri mesailerini tamamlamak üzereydiler.
Trafik kuralı ihlali yapan kimsenin çıkmadığı uzun bir nöbetin sonunda polisler, nihayet İzmir - Aydın istikametinde aşırı hız yapan bir aracı durdurdu.
Sürücü camı açtı.
Ruhsat ve ehliyetini uzattı.
Polis ceza makbuzunu cebinden çıkarırken keyifle gülümsedi:
— "Sizi bütün gece bekledik' Bir trafik cezası bile kesmeden dönsek amirimiz bizi nöbette uyudular sanacaktı!"
'Sürücü nasıl olsa cezamı öyle ya da böyle çekeceğim!'
rahatlığıyla, iç çekerek karşılık verdi:
— "Anlıyorum memur bey...
Elimden geldiği kadar hızlı gelmeye çalıştım ben de
."

NOT;
Polis, dakikalar süren gülmesi kesilmeyince adama eliyle git, git işareti yaptı...
Olayın gerçek olduğu yönünde rivayetler var...

21 Şubat 2009 Cumartesi

Doktor Temel Muayehanesi

Doktor Temel Muayehanesi
Cimriliği ile tanınan İdris,uykusuzluktan dertlidir.
Doktor olan arkadaşı Temelin Muayenehanesine gider.
Başlar uykusuzluğundan dert yanmaya:
— "Temel gecelerü nereye yatırsam uyuyameyrum da!
Başim ağriyor. Pen hançi terafa yatsam aceba da!?
"
Doktor Temel kurnazca güldüten sonra:
— "Penum vizutemun üstüne yatma da,
haçan ne terafa yatarisan yat daaa!
"



20 Şubat 2009 Cuma

Kayserili Kuaför


Kayserili Kuaför
Kuaför olan Kayserili Ragıp, arkadaşı Sakıp'a dert yanarmış!
— "Yaren, ben hergün saçlarını yaptırmağa gelen Emine'ye aşık oldum!"
Sakıp:
— "Ee o zaman aşkını ilan et ve evlenme teklif et!"
Ragıp:
— "Tamam, edeyim. Ama korkuyorum!"
Sakıp:
— "Evlenmekten mi korkuyorsun?"
Ragıp:
— "Yok evlenirsek saçlarını bedava yapmaktan korkuyorum!"



19 Şubat 2009 Perşembe

İpotlu Temel

İpotlu Temel
Temel, kulağında walkman berbere girer.
Koltuğuna oturmasına yardımcı olan berber:
— "Kulaklığınızı çıkartırsanız daha rahat traş olursunuz Temel emice"
Temel:
— "Olmazzz. Sakın ha uşağum! Bu ölüm kalım meselesidur da!! Çikaramam!"
Berber Şaşırır ama,
— "Ne yapalım! Velinimetimsin, haklısın" diyerek traşa başlar.
Berber bir ara bakar Temel uyuyor.
Nasıl olsa uyuyor daha rahat traş ederim deyip kulaklığı çıkarır.
Traş biter ama Temelden hiç ses seda yok.
Uyandırmaya çalışır, tık yok..
Temel, traş sırasında rahmetli olmuştur.
Berber :
— "Tüh! Olan oldu! Adam öldü.
Acaba kulaklıkta ne çalıyordu? Ölüm kalım meselesi ne?!
"
diyerek merakını yenemez, kulaklığı takar kulağına..
Kulaklıkta kaydedilmiş bir insan sesi:
— "Nefes al. Nefes ver. Nefes al. Nefes ver. Nefes al…"

18 Şubat 2009 Çarşamba

Konyalı Kamyoncu

Konyalı Kamyon Şoförü
Konyalı Ağır Nakliyat Kamyon Sürücüsü,

'Dikkat, Alçak Köprü'
ikaz levhasını fark ettiğinde iş işten çoktan geçmişti.
Olanca hızıyla Körfez - Gebze gişeleri yakınlarında,
bir üst köprüye bindirdi ve orada sıkıştı kaldı.
Arkasında kilometrelerce araç kuyruğu oluştuktan
sonra trafik/kurtarma ekibi nihayet geldi.
Kurtarıcı işine başlarken,
polislerin gözü sıkışmış kamyonda,
Konyalı sürücüsünün yanına geldi.
Söze girmiş olmak için sordu:
— "Köprüye sıkıştınız, he?"
Konyalı canı burnunda homurdandı:
— "Yoooo!! Köprü taşıyordum, mazotum bitti..!"

17 Şubat 2009 Salı

Karadeniz Şivesi

Karadeniz Şivesi
İstanbul Büyükşehir Belediyesine İEET'ye şoför alınacakmış.
İşe alınanlar içinde hiç Karadenizli’nin olmaması dikkat çekmiş.
Temel'in ihbarı üzerine,
Gazeteciler, yetkililere nedeni sorulunca:
— "Bizim otobüsler kalabalık olur. 'Sıkışın' diye bağırmak gerekir"
— "Eeee ne olmuş?"
— "İstanbul Lehçesi ile söyleyen bir Karadeniz’li bulamadık!"
— "Ne var bunda?"
— "Sen hiç Karadeniz Şivesiyle 'sıkışın' diyeni duymadın galiba!?"

16 Şubat 2009 Pazartesi

Öpmezsen - Ötersin

Öpmezsen - Ötersin
İstanbul - Ataşehir delikanlısı, sevgilisini akşam eve bırakır.
Evin önünde masum bir fısıltıyla, bir elini duvara dayayarak, sorar:
- "Gitmeden seni hiç olmazsa elindeki çiçeğin hatrına,
yanağından öpebilir miyim?
"
Kız:
- "Deli misin evin önünde annemler görür, sonra!"
Erkek:
- "Ne olacak canım, bu saatte kim görecek, ne olur!
Hem sana hediyede alırım.
Hemd seni çok seviyorum.
"
Kız:
- "Ben de seni ama böyle uluorta yerde olmaaaz!"
Erkeğin ısrarı sürerken bir den merdivenlerin ışığı yanar ve kızın küçük kız kardeşi belirir.
Küçük kız:
- "Babam diyor ki; 'öpecekse öpsün, öptürecekse öptürsün!'
Yoksa kendisi gelecek ikinizide öttürecekmiş.
Ayrıca babam,
'o salağa söyle elini apartmanın diafon düğmesinden çeksin.
" dedi.

15 Şubat 2009 Pazar

Avukat Temel

MÜEBBET
Zamanın en büyük Mayfa Babası çok ağır bir suçtan yargılanmaktadır ve idami istenmektedir. Avukatlarının içinde en yetkili olarak Temel de vardır. Mafyanın adamları mahkemeden önce Temel'i bir kenara çekerler ve şöyle derler:
- "Temel ne yap et, Babanın idam kararını müebbete çevir; yoksa bu senin ve ailenin sonun olur!" derler.
Temel'in içine korku düşmüştür:
- "Acep ne yapsam da bu adamı kurtarsam?" diye düşünür. Dava başlar günlerce devam eder ve nihayet Yargı üyeleri karar vermek üzere odalarına geçerler. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra Mahkeme Başkanı geri gelir ve kararını okur:
- "Müebbet Hapis!" derler. Bunu duyan Babanın adamları, ne yapacaklarını şaşırırlar; doğru Temel'e gidip:
- "Aferim sana Temel, şimdi gözümüze girdin. Güzelde Babayı idamdan nasıl kurtardın?"
Temel:
- "Sormayın bre uşaklar! mahkeme Heyeti, 'Beraat Beraat' diye tutturdu! Müebbete çevirtene kadar aklan karayı seçtim!"

14 Şubat 2009 Cumartesi

Sevgilinin Rüyyası

Sevgilinin Rüyyası

14 Şubat Sevgililer Günü sabahı Nişantaşı kadını uyanır uyanmaz;
— "Kocacığım! Rüyamda ne gördüm biliyor musun?
— "Ne?"
— "Sen akşam eve elinde çok güzel bir paket hediyeyle geliyorsun…
"
— "Eeeee..."
— "Ben de paketi heyecan içinde açıyorum ve içinden ne çıkıyor biliyor musun?"
— "Eeeee!!!"
— "Çevresi küçük elmaslarla süslenmiş! Altınlarla bezeli şık bir kolye, ortasında kocaman bir inci..!"
— "Eeeeeeee!!!!"
— "Sence bunun anlamı ne olabilir?
"
Adam gülümser:
— "Bu akşam öğrenirsin sevgilim!" der.
Akşam olur adam elinde güzel bir paketle eve gelir...
Kadın gözlerine inanamaz, çok heyecanlanır:
- "Kocacığım sen bir harikasın..!"
Kadın paketi aceleyle açar.
Kutunun içinden bir kitap çıkar.
Üzerinde Şu Yazıyordur;

RESİMLİ RÜYA TABİRLERİ


13 Şubat 2009 Cuma

Sevgililer Günü

Sevgililer Günü

İstanbullu, bir genç "Sevgililer Günü" için sevgilisine süpriz yapmak ister.
Bir çiçek hediye almak için Bakırköyde bir çiçekçiye girer.
Orada duran kırmızı gülleri göstererek fiyatını sorar.
Çiçekçi Çingene kızı;
- "Abe bir kırmızı gül onmilyon efendim" der.
Genç şaşırır ve;
- "Uffff!!!"
Daha sonra genç belki fiyatı uygundur diye düşünerek, köşedeki beyaz orkideleri göstererek,
- "Bunlar ne kadar..?"
Çiçek satıcıssı Çingene kız üzgün cevap verir;
- "Onlar iki kere uffff!!!"

12 Şubat 2009 Perşembe

Sevgili Yok! Gül Neylesin...


SEVGİLİM YOK, GÜLÜM VAR!

Fıkra gibi olay. Komik Promosyon!
Konya'da bir çiçekçi,
14 Şubat'ta sevgilisi olmayanlara ücretsiz kırmızı gül dağıttı.
Gülü kapıp sevgilisine hediye eden açıkgözler oldu mu?
Bu sorunun cevabı bilinmiyor!!!

11 Şubat 2009 Çarşamba

Kayseriliyim Yetmezmi?

Kayseriliyim Yetmezmi?

Askerde komutan usta birliğine yeni gelmiş erlere,
"okuma - yazma ve hesap - kitaptan anlayanlar bir adım öne çıkmasın"
istemişti. Askeri Kantine eleman seçilecekmiş.
Ortaya fırlayan bir tanesinden şüphelenmiş.
Yaklaşıp, tekrar sorunca, asker:
- "Okumam yazmam yok, ama Kayseriliyim!"

10 Şubat 2009 Salı

Beni Bayburt'a Faksla


Beni Bayburt'a Faxla
Erzurumda iş için bulunan, Bayburtlu'nun acil olarak Bayburt'a gitmesi gerekiyormuş. Otobüsü kaçırınca Bayburt'a nasıl giderim diye Erzurum merkez çarşısı, Ulu Camii çevresinde dolana dolana, kara kara düşünüyormuş. Birden gözü bir kırtasiye dükkanın camına takılmış.
"itina ile faks çekilir"
yazısını görünce içeri dalmış. Gümüşhaneli kırtasiyeci bunun Bayburtlu ve sıkıntılı olduğunu görünce ;
-"Buyrun beyefendi nasıl yardımcı olabilirim?" diye sormuş.
Bayburtlu;
-"Emi emi acilen bayburta gitem lazım. Beni fakslayabilirmisin?" demiş.
Gümüşhaneli,
-"Ne demek hemşerim sen Bayburtlu olacaksında ben seni fakslamayacağım öylemi? Otur şu sandalyeye!!" Bayburtlu dünden razı . Oturmuş. Bu arada Gümüşhaneli eketrik pirizine fiş takmış çıplak kablo uçlarını Bayburtlunun eline tutuşturmuş. Tabii 250 voltluk şebekeden elektiriği alınca Bayburtlu bir yandan titremeye biryandan da hareketten dolayı terlemeye başlamış. Canı yanan Bayburtlu;
-"Emi şu an nerdeyiz?" diye sormuş.
Gümüşhaneli;
-"Erzincan dağını geçiyoruz!!!" demiş.
İyice canı yanan, erkekliğide toz kondurmak istemeyen Bayburtlu;
-"Saol Emi beni burada indir buradan oyanı dolmuşla giderim!"

9 Şubat 2009 Pazartesi

Jokey ve Atlar

Temel ile Dursun iki tane at almışlar. Fakat devamlı karıştırıyorlarmış. Hangisi kimin atı belli değil. O yüzden;
Temel'in aklına parlak bir fikir gelmiş ve atın bir tanesinin kuyruğunu kesmiş.
Dursun da ona inat diğer atın kuyruğunu kesmiş.
Temel bu sefer atın bir tanesine boya ile işaret koymuş.
Dursun da ona inat aynı yere aynı boya ile diğer ata işaret koymuş.
Bakmış ki böyle de olmuyor.
Temel Dursun'a:
- "Ha Tursun bak bu böyle olmayacak.. En iyisi beyaz at benimki, siyah at da seninki olsun.."

8 Şubat 2009 Pazar

Kayserili Vasiyeti

Kayserili Vasiyeti

Kayserili zengin tüccar, ölüm döşeğindeymiş.
"Vasiyetim Var"
diyerek oğullarını kızlarını başına topladıktan sonra öğüt vermiş:
- "Evlatlarım, size son sözüm:
'Devlet çalgı, siz cengi...'
Ayak uydurmaya bakın!
"

7 Şubat 2009 Cumartesi

Buruna Yazık

Buruna Yazık
Uluslararası Uzun Burun Yarışması'nda 8.8 santimlik burnuyla 1. olan ve Guinness Rekorlar Kitabı'na giren Artvinli Mehmet Özyürek
Temel satılık papağanları inceliyormuş.
Pahalı, cins, uzun, büyük ve kıvrık burunlarıyla ünlü ve papağanın önünde durmuş:
- "Abi bunlar neyce konuşuyor?"
- "İngilizce, Fransızca, Almanca"
- "Kaç paradır?"
- "Bir milyar"
- "Lazca biliyo mu?"
- "Bilmiyo!"
Temel papağanın burnunu okşamış;
- "Bu burunla yazık!"

6 Şubat 2009 Cuma

Antepli Kebabçının Reklam Broşürü

Antepli Kebabçının Reklam Broşürü
Antepli Kebabpçının Reklam Broşüründen harfi harfine aktarılmıştır. ....
Diyet, perhiz, rejim gibi faaliyetler hedefte Türk delikanlılarının ve genelde de Türk milletinin devamını engellemek için dış mihraklar tarafından gündeme getirilmiş şuurlu bir düzmecedir.
Gaye, eskiden bir koyunu, bir oturuşta götüren dev gibi babayiğit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra bebeğini kundaklayıp, elde orak tarlada çalışmaya devam eden Türk kadınlarını; kalori hesaplayan, hapşırınca yatağa giren, fitness ve aerobik yapan çıtkırıldım tiplere dönüştürmek ve Türkleri Çinliler, Japonlar gibi sıska, zayıf ve sağlıksız bir millet haline getirmektir. İcabi halinde 240 kiloluk top mermisini tek başına namluya süren bir babayiğidin, (Seyit Onbaşı Çanakkale) kalori hesaplayan, yoğurtlu kebabı reddeden bir züppe haline getirilmesinden daha büyük bir soykırım olabilir mi? İç yağının, kuyruk yağlarının, anamızın Vita yağının kolestrol yaptığı palavradır.

Kolestrol,
kebapları yedikten sonra iki şise soda içerek ayarlanabilecek bir gaz durumudur. Sakın bu oyuna düşmeyin.

Feminizm,
kadın hakları, çevre şuuru ve eşitlik adı altında Türk kızlarının akılları çelinerek, yemek yapmayı bilmeyen, bizim istikbalimiz olan yavrularını, abuk subuk yiyeceklerle yetiştirecek, damak zevki gelişmemiş, sunta kılıklı diyet bisküvilerini yiyecek sanan bir hale getirmişlerdir. Ayrıca kör olası dış mihraklar, bu kızlarımıza kebap, soğan, çiğ köfte vb. Lezzetleri yiyen, bardak bardak şalgam suyu içen yiğitlerimize hanzo-kıro gibi sıfatlar takmayı öğretmişlerdir.

Ayrıca son yıllarda moda gibi gösterilmeye çalışılan Çin Mutfağı diye birşey yoktur. Bu sözde mutfak, acaip zerzevat ile acaip mahlukatın, wog adı verilen bir tencerede yarı pişmiş yarı çiğ olarak hazırlanıp insanlara eziyet olsun diye sopalarla yenmesinden ibaret bir hokkabazlıktır. Sakın kanmayın, sakın yemeyin. Helal değildir!!!

SİZ KEBAP, CİĞER KAVURMA,NOHUTLU DÜRÜM, BEYRAN VE MİS GİBİ FISTIKLI BAKLAVA YEYİN.
Unutmayın su uyur, düşman uyumaz! :)

Not: Bu iletiyi bana göndererek, sizlerle paylaşmamıza vesile olan sevgili dostum Nedim Kangal 'a (ağa) teşekürler.

5 Şubat 2009 Perşembe

Beni Bayburt'a Faxla

Beni Bayburt'a Faxla
Erzurumda bir iş için bulunan, Bayburtlu nun acil olarak memlekete gitmesi gerekiyormuş. Otobüsü kaçırınca, Bayburta nasıl giderim diye Erzurum Ulu Camii çevresinde dolana dolana, kara kara düşünüyormuş. Birden gözü bir Kırtasiye dükkanının camına takılmış.
" itina ile faks çekilir"
yazısını görünce içeri dalmış. Gümüşhaneli olan dükkan sahibi hemen tanıdığı, Bayburtluyu sıkıntılı görünce ;
-"Buyrun beyefendi nasıl yardımcı olabilirim?" diye sormuş.
Bayburtlu;
-"Emi emi acilen Bayburta gitem lazım. Beni fakslayabilirmisen?" demiş. Gümüşhaneli,
-"Ne demek hemşerim sen Bayburtlu olacaksında ben seni fakslamayacağım öylemi? Otur şu sandalyeye!" Bayburtlu dünden razı. Oturmuş. Bu arada Gümüşhaneli pirize fişi takmış çıplak kablo uclarını Bayburtlunun eline tutuşturmuş. Tabii 250 voltluk şebekeden elektiriği alınca Bayburtlu bir yandan titremeye bir yandan da hareketten dolayı terlemeye başlamış. Canı yanan Bayburtlu;
-"Emi şu an nerdeyiz?" diye sormuş.
Gümüşhaneli;
-"Erzincan dağını geçiyoruz!" demiş.
İyice canı yanan erkekliğede toz kondurmak istemiyen Bayburtlu;
-"Saol Emi beni burada indir buradan oyanı dolmuşla giderim"

4 Şubat 2009 Çarşamba


Keskin Nişancı

Bosna'da tam savaş zamanıdır. Saraybosnada dört bir yanda Çetnik (Silahlı Sırp faşistleri - katilleri) keskin nişancıları vardır. Herkes saklanacak bir yer aramaktadır. Bunlardan biride Fazliç'dir. Çocuğunu karısını almış kaçarken can dostu Mehmeda'yı görür. Fakat Mehmeda sanki savaştan habersizmiş gibi salıncağın birine oturmuş keyifli keyifli sallanmaktadır. Fazliç dayanamaz ve sorar;
-"Mehmeda Napiyosun bak keskin nişancılar ateşe başladı. Şimdi salıncak sallanmanın sırası mı? Hadi kaç kurtar kendini!"
Mehmeda'dan gelen cevap şudur:
-"Ne sallanması Fazliç ben sallanmıyorum. Bana hedef almiş olan keskin nişancının hedefini bozmaya çalışıyorum."

3 Şubat 2009 Salı

Sigorta Parası

Sigorta Parası

Sigorta parasıyla geziye çıkınca Fabrikalarını bir yangında yitiren Temel, sigortadan aldığı ziyan parayla Ege Denizinden Mavi Yolculuğana (gemi) çıkar.
Lüks yatta güvertede güneşlenirken yanındaki Amerikalı ile sohbet etmeye başlar. Bir süre Avusturalyada çalıştığından az ingilizce konuşmayı bilmektedir. Fabrikasının yandığını, sigorta tazminatıyla tatile çıktığını, olayı anlatır.
Amerikalı'ın da büyük imalat atölyesini bir hortumda, tropik fırtına sırasında kaybettiğini ve sigortadan aldığı yüklü para ile yolculuğa çıktığını öğrenince merakla sorar;
-"Ya hele bi anlat şu kasırgayı nasıl çıkardın..?


2 Şubat 2009 Pazartesi

No Panik

No Panik

İstanbul'dan bir gazeteci, yazı dizisi hazırlamak için Diyarbakır'a gelir. Suriçinde tarihi turistik bir lokantaya oturur, garsonu çağırır. Bir acılı Adana ister.
Garson,
-"Başım gözüm üstüne Abe" der...
ve döner ocaktaki ustaya,
-"Yap Abeme bi isotli" diye bagirir.
Müşteri bir an durur,
-"Garson Bey! Acılı istedim, isot nedir bilmem, ondan degil"
Garson, müşterinin bu cehaletini yüzüne vurmak istemeyen vakur bir tavırla, önce müşterisini şöyle bir süzer, sonra başını eğerek havalı havalı konuşur,
-"Kontrol edesen, temam, no panic, ayni pohtir Abe, merak etmeyesen"

1 Şubat 2009 Pazar


Tüketici Mahkemesi


Temel ile Dursun promosyonlu meşrubat alırlar. Meşrubatı açan Temel hemen kapağa bakar:
"Tekrar Deneyiniz"
Kapağı kapatıp yeniden açar ve okur:
- "Tekrar deneyin." tekrar tekrar denemesine rağmen sonuçun değişmediğini görüp sesli sesli söylenirken yoldan geçen biri,
- "Kardeş öyle kapatıp, açmakla olmaz yeni bir tane alacan..!" temel gidip, yeni bir şişe alır gene aynı yazı "Tekrar Deneyiniz" sonra bir tane daha...
En sonunda sinirlenen Temel:
- "Ula Tursun. Ha punlar pizi kandıriy! İki saattir deneyrum hala pi şey çıkmadi. Ha bunlari Tüketici mahkemesine verelum..!"